Henüz en başında söylemeliyim: Bu başlıkta ifade edeceklerimin hepsinin kendi düşüncelerim olduğu iddiasında bulunmuyorum. İşletme ve pazarlama alanındaki kimi büyük düşünürlerden doğrudan alıntı yapılmış veya söz konusu kişiler buradaki düşünceleri doğrudan etkilemiş olabilir. Onların fikirlerini okuyarak, konferanslarına katılarak ve onlarla sohbet ederek sindirdim, özümsedim…
Bir süredir üzerine düşünmekteydim: Hemen her kategorinin zihinlerde lider markası (Coca-Cola, Vivident, Efes Pilsen…) ve en az bir tane de zorlu rakibi (Pepsi, First, Tuborg…) var. Fakat az olsa da bu durumun istisnası da var. Nedense bazı kategorilerde gerçekten fark ve marka yaratabilmiş şirketler yok. Söz gelimi soket çorap kategorisi bunlardan biri…
Başka kategorilerde de faaliyet gösteren birkaç bilindik markanın bu kategoriye ucundan bulaşmış olmasına karşın zihinlerde soket çorapla özdeş bir marka hala mevcut olmadığı gibi alış-verişi yapılacak yer de belli değil. Çoklukla pazarlardan ve bazen de hipermarketlerden alım yapılıyor. Her seferinde adı duyulmadık, farklı isim etiketine sahip (markasız veya markalaşamamış) ürünlerle soket çorap ihtiyacı gideriliyor.
Sözün özü, soket çorap hala “Commodity” (mal) durumunda. Oysa ayakkabı, kot pantolon veya dondurma denildiğinde akıllara gelen, o kategoriyle özdeşleşmiş marka veya markalar mutlaka vardır ve nereden alınacakları belirlidir.
Eğer markalar tüketicinin kimlik tasarımının yapıtaşları ise ve tüketici tükettikleri ile kendini ifade etme ihtiyacındaysa, her şeyin markası olabilmeli…
O günün koşullarında “Commodity” görülen kahveden bir marka yaratabileceğini düşünen Howard Schultz’a ailesi dahil herkes çılgın gözüyle bakmıştı. (Can İkinci ile Starbucks Coffee Üzerine…) Ancak Schultz şu anda 30’u aşkın ülkede faaliyet gösteren, 12.000’den fazla şubesi bulunan ve dünyanın en kıymetli markaları arasında gösterilen Starbucks’ın sahibi…
Yeni iş fikirleri kalmadığını düşünen girişimcilerin dikkatine: Etrafınıza gören gözlerle bakın, zira sizleri bekleyen çok fırsat var…