Morpheus Haklı mıydı?

“Dünya değişiyor!” demiştik. Anlaşılan o ki normali de bu… Taaa M.Ö. 500 dolaylarında HerakleitosDeğişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” demiş… Güzel de söylemiş…

Dünya değişiyor değişmesine fakat sanki bir şeyler yanlış gidiyor diye düşünürken. Ellen Glasgow‘un “Her hareket ileriye doğru değildir, her değişim de gelişmeye açık değildir.” sözlerine denk geldim.

Hem üzerine yazmak istediğim bu olmadığından hem de burası yeri olmadığından “Değiştim!” diye meydanlarda haykıranları şimdi eleştirmeyeceğim. (!)

Bu kez sorgulamaya başladım: Dünya değişiyor, biz değişiyoruz, orası kesin de peki gelişiyor muyuz? Hayır, gelişmiyorsak değişiyor olmak tek başına ne anlam ifade eder?

Bazı şeyler sadece değişiyor, bazılarıysa aynı zamanda gelişiyor…

Değişen onca şeyin başında toplum, dolayısıyla pazarlama ve pazarlama iletişimi anlayışı da var. Her yerde, giderek artan sayıda reklam görür olduk. Kamusal alanlar reklam panolarına dönüştü. Okul kantinlerinde kahve reklamları, tuvaletlerde prezervatif reklamları…

Teknolojinin gelişmesiyle onun nimetlerinden faydalanan pazarlama da gelişiyor. Bankalar, süper marketler ve GSM operatörleri… Hepsi tüketim alışkanlıklarımızı ve hatta çok daha fazlasını bizim kadar, bazen de bizden daha iyi biliyor.

Söz gelimi bağlılık kartını (Loyalty Card) kullandığı süper market kız arkadaşımın ne zaman regl olacağını biliyor ya da annemin yaptığı kekten haberdar. GSM operatörüm (her ne kadar düşen helikopterin yerini veremese de!) pazar akşamı hangi barda olduğumu biliyor. Bankam ise en yakınlarımın bile bilmediklerini biliyor: Maaşım, varlıklarım, yatırımlarım vs…

morpheus_battery

Peki değişimlerin tetiklediği bu gelişmelere bakarak hangisinin yaşantımızın gelişmesine katkı sağladığını söyleyebiliriz?

Hep daha fazla tüketip, her gün biraz daha fazlasına sahip olduğumuz halde yine de mutlu olamıyorsak, bizi mutlu etmediği halde bunu yapmayı kim ya da ne için sürdürüyor olabiliriz?

Üstelik satın almayı sürdürebilmek ve daha çok malı, daha fazla paraya, daha çok kişiye, daha sık satarak mutsuzluğumuza paydaşlar yaratmak için de saatler boyu çalışıyoruz! Hem de iyi bir şey yaptığımızı zannedip, birbirimizle yarışırcasına, uzayan fazla mesailer boyunca…

Çağımızın en önemli düşünürlerinden biri kabul edilen Bertrand Russell (aslında aylaklığı övmediği) Aylaklığa Övgü isimli kitabında mesai saatlerinin 4 saate düşürülmesini önerir. Bu vesileyle her insanın ailesine, kendisine ve sanata daha fazla vakit ayırabileceği gibi işsizliğin de önüne geçilebileceğini iddia eder…

Bu gün gelinen duruma baktığımda kendi kendime sormadan edemiyorum “Acaba Morpheus haklı mıydı? İnsanlar yalnızca birer pil midir?”

3 thoughts on “Morpheus Haklı mıydı?

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *